Daha lisedeyken okul çıkışında formasını bir çırpda değiştirip, mini eteklerle farklı arabalarda ki farklı adamların koynuna giren hatunlarda evlendiğine göre ''Ben neden hala öğrenciyim sendromu.'' yaşamam çok normal. Üstelik öğrencilik gün geçtikçe daha sıkıcı bir hal almaya başlıyor.
Okulda bazı değişikler oldu mesela. Herkesin birbirini tanıdığı, olayların eksik olmadığı, ''Dedikodu var!'' diye dersleri ekip kantinlerde saatlerce çene çaldığım okulum birden tarz değiştirerek, kimsenin birbirini tanımadığı bir yer haline geldi. Ders aralarında o kadar sıkılıyorum ki, gözüm sürekli saatte oluyor derse girmek için. Ve sadece bir kaç tane arkadaşım kaldı ki, bu en kötüsü...
Yeni gelen öğrenciler gözüme batıyor, bazen öyle bir an geliyor ki, kızların saçını başını yolmak istiyorum. Bir gün kantinde tek başıma otururken, birinci sınıf olduğu sürü halinde gezmelerinden ve her gelenin ismini çığlık çığlığa bağırmalarından anlaşılan yan masadaki öğrencilere takıldı gözüm. Kızın biri ''Ben anlamıyorum ki; bir okul nasıl uzar? Sonuçta insan ailesinin emeğini boşa çıkarmaz çalışır didinir yapar yani. Ben şimdiden her gün tekrar yapıyorum derste aldığım notları.''
''Senin o notlarını kıvırıp kıvırıp götüne sokarım!''
Kızı bakışlarımla taciz etmeye başladım hemen, sağa gitse sert sert bakıyorum, sola gitse sert sert bakıyorum. Bir yandan da kendi kendime söyleniyorum... Liseli psikolojisini hala bünyesinden atamamış ve sınavların sadece çalışmakla değil, şansla da alakalı olduğu konusunda kendimi ikna etmeye çalışıyorum. Sonra da kendimle çelişip ''Acaba yeterince çalışmadım mı?'' diyorum. Ama en sonunda yine öfkem galip geliyor ve kızı okulun ortasında tekmelemek istiyorum. Hayal ederken bile keyfim yerine geliyor.
Bu konu bir yana...
Bir de ''maddiyat!'' var ki; en kötüsü.
Aylık 600 TL yurda ödüyorum.
600 TL de cep harçlığım geliyor.
Normal şartlarda 1200 TL ile çok rahat geçinmem gerekiyor. Ama ben parasız kalmayı her defasında başarıyorum. Ne zaman ''bu kez paramı tutucam.'' desem daha çok harcıyorum.
Bu haftada önce Avm'de yaptığım alışveriş, arkasından arkadaşıma verdiğim borç para derken yine parasız kalmayı başardım. Haftalığımın yatmasına daha dört gün var ve sadece 35 TL kadar param kaldı. Kitap, defter, kozmetik alışverişi, ayakkabı gibi bir çok konuda bahaneler bularak para istediğim için götümün üzerine oturmuş, orjinal bahaneler üretmeye çalışıyorum.
Sizin orjinal bahaneleriniz neler?
Ayyy bir şey söyleyeceğim ama yapanlar kızmasın. Hani böyle yazıların sonunda ''Sizin sevdiğiniz ürünler hangileri?'' gibi sorular geliyor ya işte ben orada kopuyorum. Bazı yazarlar sadece yorum gelsin diye öyle yazıyormuş gibi geliyor, çünkü yorumlara cevap vermeye tenezzül bile etmeyen bloglarda görüyorum daha çok bunu. E madem beni sallamayacaksın, niye soruyorsun? Bir kere kıl oldum ya, o soruyu gördüğüm an cevap falan yazamıyorum ben.
Ve bu yazıyı yazarken arayan babama bahanem;
''Pilates topu, ipi falan alacağım, para gönderir misin?'' ( Pilatesin ne olduğunu hatırlatana kadar ecel terleri döken melodram. En sonunda anladı da, hı tamam dedi.)
Bunda psikayatristimin ''spor yap.'' önerilerinin katkısı oldukça büyük. Yüzmede patladım, parkta spor aletlerine binerken içten içe eziklik hissettim. Ama bu kez fitness ve pilatese düzenli olarak devam edeceğim.
Bakalım hayırlısı.
Daldan dala atladığım bir yazı sonrasında topladığım antipatileri de alır giderim.:)
No comments:
Post a Comment